Ahmet Şinasi Başlı
Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hammurabi Babil’inde devletin rolü belirgin bir şekilde güçlendi; bu, güçlü bir kral olan Hammurabi’nin düzenleme konusundaki gösterdiği özeninin doğrudan bir sonucuydu (Liverani 242). Hammurabi, hukuk da dahil olmak üzere sosyal yapıları etkiledi ve adını tarihe silinmeyecek şekilde yazdırdı. Ancak günümüzdeki sistematik yazım geleneği ile yetişen bazı hukukçular, Hammurabi Kanunlarını kazuistik, sistematikten yoksun ve dolayısıyla olduğundan daha az değerli bulmaktadırlar. Hammurabi Kanunlarının gerçek değerini anlayabilmek için bağlamdan kopuk bir okuma yapmamaya özen gösterilmelidir. Daha dikkatli incelendiğinde, Hammurabi Kanunlarının sistematikten yoksun olmadığı ve yalnızca günümüzde pek görülmeyen farklı bir sistematiğe sahip olduğu görülecektir. Babil hukuk geleneğini daha iyi anlayabilmek için öncelikle Babil’de var olan çivi yazım geleneğini ve düşünce sistemini tanımak gerekir.
Antik Babil'de leksikografi geleneğini oluşturan leksik metinler, Sümer dilindeki kelimeleri gruplayan detaylı listelerdir ve bu listeler, yazılı dil geleneğinin temelini oluşturarak uzun süre eğitim ile bilgi korunmasında önemli bir rol oynayarak oldukça geniş bir bölgeye yayılmıştır (Van de Mieroop 46). Antik Babil okullarındaki öğrenciler, Sümerce terimleri kopyalayarak geniş bir kelime hazinesine sahip olmuşlardır. Onlara göre Akadca ve Sümerce birbirinin aynası olan iki dildir ve bu iki dili kullanarak sınırsız sayıda terim türetme imkanına kavuşmuşlardır (Van de Mieroop 64). Bu terimlerin gerçeklikle etkileşimlerinin olmasına gerek yoktur ve yazı, konuşma ile bağımsız bir gerçeklik yaratarak okuyucuya özgü bir anlam taşır (Van de Mieroop 76). Böylece bilgiye konu olan şeyler kümesini oldukça genişlemiştir.
Babil kehanet listelerinde "Eğer... ise..., o zaman ..." yapısı kullanılır. Bir örnek vermek gerekirse: "Eğer bir ev veya şehirde bir kartal izi görülürse, o zaman Anzu kuşunun yıkıcı eylemleriyle ilişkilidir" (Van de Mieroop 129). Babil bilim ve felsefe geleneğinin karakteristik bir özelliği olan listeleme formatı Babillilerin hukuk metinlerinin listelenmesi için de uygundur (Van de Mieroop 150). Dolayısıyla Babil’de hukuk, bilme faaliyetinin bir uzantısı olarak ortaya çıkmıştır ve yapısı gereği sistematiktir. Hammurabi Kanunlarında da yer alan "Eğer... ise..., o zaman..." yapısı, birçok tarihçi tarafından en temel hukuki formülasyon olarak kabul edilmiştir ve aynı formülasyon daha sonra Yahudi yasa geleneğinde ve Hitit kanunlarında da aynı şekilde görülecektir (Van de Mieroop 150). Büyük Gortyn Kanunları ve On İki Levha Kanunları gibi iki Batı kanunu da Babil’de olduğu gibi herkesin gidip görebileceği şekilde agorada ve Forum’da halka sunulmuştur (Van de Mieroop 152-153). Orta çağda ise hukuki durumların sıralanma şeklinde yasa düzenlenme geleneği Anglo-Sakson ve Cermen dünyasında “Eğer... ise..., o zaman..." kalıbı ile tekrar belirmiştir (Van de Mieroop 154).
Kanunların sistematik yapısına geri dönersek söz konusu kanunların, günlük uygulamalara, sosyal hiyerarşiye ve kelime ilişkilerine dayalı bir mantıkla oluşturulduğu söylenebilir (Van de Mieroop 165). Örneğin, orta sınıftan bir kadının düşük yapmasına sebep olmak durumunda faile verilecek ceza, elit bir kadının düşük yapmasına sebep olmaya öngörülen cezanın yarı yarıya azaltılması ile belirlenir (Van de Mieroop 169). Kanunu ayakta tutan temeller görüldüğüne göre kanunun içeriğine göz atılabilir.
Babil, kabile yaşamından sonra bir devlet oluşturarak birlik ve bütünlüğü sağlamıştır. Babil Devleti'nin yönetiminde hükümdarın ruhaniyeti ve Tanrı'nın adaleti hâkim kılma görevi temelde yer almaktadır. Hammurabi, "Babil Güneşi" olarak bilinen hükümdar olarak, yönetimini monarşi olarak tanımlamış ve krallığın ebedi mirasçısı olduğunu vurgulamıştır. Babil Devleti feodal bir yapıya sahiptir ve aristokrasiye dayanan askeri ve mülki bürokratik bir teşkilat bulunmaktadır. Memurlara geniş yetkiler tanınmış ve idari görevlilerin tımarları, liyakatli olan oğullarına geçmiştir (Yılmaz ve Demir 29).
Hukuki ehliyet açısından toplumda eşitlik bulunmamakta; hür adamlar tam ehliyetli kabul edilirken, hizmetkarlar ve köleler ergin de olsalar ehliyetli kabul edilmez (Yılmaz ve Demir 30).
Ailede çocuklar, baba öncelikli olmak üzere velayet altındadır; babanın ölümü durumunda ise çocuklar annenin velayeti altına geçer ve belirli bir yaş sınırı olmaksızın bu durum devam eder. Çocuklar, baba ve annelerine saygı göstermek zorundadır, aksi takdirde hâkim kararıyla aileden reddedilebilirler. Anne, evlenirken getirdiği malların mülkiyetine sahiptir, kocanın yokluğunda ailenin idaresini üstlenir. Evlendikten sonra meydana gelen borçlardan karı ve koca müştereken sorumlu tutulurken, kadının evlenmeden önceki borçlarından sorumlu olmaması öngörülmüştür (Yılmaz ve Demir 31).
Evliliği geçersiz kılabilecek durumları belirtirken bir kadının çeyiz ve bir erkeğin hediye almasını da düzenleyerek, nişanlanma, evlilik belgesi, çeyiz ve hediyelerle ilgili hükümleri içeren bir bütünlük oluşturmuştur (Yılmaz ve Demir 32-3).
Hammurabi Kanunları, boşanma hakkını detaylı bir şekilde düzenleyerek, çocuk doğuramama, aile sorumluluklarını yerine getirmeme gibi sebeplere dayanarak erkek ve kadına boşanma imkânı tanımıştır. Ayrıca, evlilik dışında ilişkiye giren kadınların çeyiz kaybından suya atılmaya kadar çeşitli cezalara tabi tutulmasını öngörmüş ve sürgün cezasına çarptırılan kocanın eşinden ayrılmasına izin vermiştir (Yılmaz ve Demir 34).
Evlat edinmeyi şahitler huzurunda gerçekleşen ve evlat edinenin belirli sorumlulukları olan bir işlem olarak düzenlemiştir. Biyolojik çocuğu olmayanlar evlat edinebilir ve evlat edinenin sanatını öğrenme gibi belirli görevleri vardır. Ayrıca, evlatlık ilişkisi, evlat edinenin biyolojik çocuğunun dünyaya gelmesi durumunda belirli bir miktarın evlatlığa verilmesiyle devam eder (Yılmaz ve Demir 35).
Miras hükümleri, erkek çocukların eşit miras almasını, kız çocukların ise ancak babalarından çeyiz almayanların mirasçı olabilmelerini düzenler. Hammurabi Kanunları, babalarından miras alamayan kız çocuklarının babalarından bir miras hissesi elde edebilmeleri için bir çeyiz almış olmalarını mümkün kılar. Evlenirken çeyiz almayan kız çocuklarının ise babalarından eşit miras hissesi alabilecekleri belirtilir. Ayrıca, özel durumlar, evlilik öncesi alınan çeyiz, kadının miras payı, erkeğin ölümü veya kadının ölümü durumlarına özgü hükümler de içermektedir (Yılmaz ve Demir 36-37).
Menkul malların mülkiyeti, onları tasarrufları altında bulunduran kişiye aittir. Malları satın alan kişi, hakiki sahibine iade etmekle yükümlüdür; aksi halde hırsızlık suçuna maruz kalır. İyiniyetle satın alınan kölelerde ise, satış bedeli iade edilir. Gayrimenkul mallar da satım akdinin konusu olabilir, ancak bu satışın yazılı bir belgeye dayanması gerekmektedir. Kanunlar, toprak mülkiyetini zamanaşımıyla kazanma koşullarını da belirler. Örneğin, bir kişi hurma ağacı yetiştirdiği toprak üzerinde beş yıl sonra bir kısmı üzerinde sahip olabilir. Toprak sahipleri, arazilerini kiraya verebilir ve kötü kullanım durumunda kira bedelini ödemeyenler cezalandırılabilir (Yılmaz ve Demir 37-38).
Borçlar, haksız muamele ve akitlerden kaynaklanmaktadır. Kanunlar, kölelere zarar verenlerin tazminat ödemesini, hayvanlar tarafından meydana gelen zararlardan dolayı sorumluluğu, akitlerin ihlali durumunda ortaya çıkacak zararın tazminini düzenlemiştir. Ayrıca, satım akdinden, menkul ve gayrimenkul malların satımından, miras hukukundan, mülkiyet haklarından, evlat edinme ve evlatlık ilişkilerinden, kira akdinden, ziraat işlerinde kullanılan hayvanların kiralanmasından ve gemi kiralama hükümlerine kadar çeşitli hükümler bulunmaktadır. Akitlere, satım, kira, bağışlama, borç verme, rehin, kefalet ve hizmet akdi gibi çeşitli örnekler verilmiştir (Yılmaz ve Demir 38-43).
Hammurabi Kanunlarında suçlar ve cezalar ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Örneğin, öldürme ve göz çıkarma gibi suçlara kısas cezası uygulanır. Suçlunun kastına bağlı olarak ceza özellikleri değişir. Hırsızlık suçlarına ağır cezalar getirilmiş, örneğin mabetlerin eşyalarını çalanlara ölüm cezası verilmiştir (Yılmaz ve Demir 44).
Aile içi ilişkilere dair cezalar da bulunur. Çocuk, babasını döverse çocuğun eli kesilebilir, aile içinde inkâr durumlarında çeşitli cezalar öngörülmüştür. Zina ve ahlaki suçlara suya batırma yöntemiyle karar verilir. Ahlaki değerlere aykırı davrananlara suya atılma veya esarete gönderilme cezaları uygulanır (Yılmaz ve Demir 45).
Meslek etiği ve devlet hizmetiyle ilgili suçlar da ele alınır. Doktor, mimar gibi meslek sahiplerinin hatalı davranışlarına çeşitli cezalar öngörülür. Devlet hizmetinde çalışanların görevlerini terk etmeleri veya suiistimal etmeleri durumunda ağır cezalar öngörülmüştür (Yılmaz ve Demir 46).
Ceza infazı ve hukuki işlemlere dair belirtilen kurallar arasında, ölüm cezasını gerektiren suçlarda suçlunun mallarının müsaderesi ve hükümlerin taraf taraflara tebliği, mühürlenmesi gibi detaylar yer alır (Yılmaz ve Demir 46).
Kanun, hukuki ihtilaflar ve şahitlik konularında, şahitlerin yeminli ifadelerine önem verdiğini ve yalan şahadet durumlarında ağır cezalar öngördüğünü belirtir. Ayrıca, mahkemeler tarafından verilen kararların taraflara tebliğ edilmesi, mühürlenmesi ve değiştirilememesi esaslarına değinir (Yılmaz ve Demir 47).
Adli teşkilatın yapısı hakkında bilgiler de verilmiştir. Kralın adli teşkilatın başında olduğu ve hakimlerin kral adına yargılama yetkisine sahip olduğu ifade edilir. Rahiplerin belirli konularda yargılama yetkisine sahip olduğu belirtilirken, meslekten hakimlerin kararlarına itiraz edilmediği vurgulanmıştır (Yılmaz ve Demir 47-48).
Alıntılanan Çalışmalar
Liverani, Mario. The Ancient Near East: History Society and Economy. Çev. Soraia Tabatabai, Routledge, 2014, New York.
Van De Mieroop, Marc. Philosophy before the Greeks: The Pursuit of Truth in Ancient Babylonia. Princeton University Press, 2015. Project MUSE muse.jhu.edu/book/48803.
Yılmaz, Reha ve Abdullah Demir. Umumi Hukuk Tarihi. Zirve Üniversitesi Yayını, 2012.
留言